Türk Tabipler Birliği’nce oluşturulan Halk Sağlığı Kolu’nun Gezici Eğitim Seminerleri’nin 28’incisi önceki gün Balıkesir’de gerçekleştirildi. Türkiye genelindeki üniversitelerden ikisi Öğretim Görevlisi 20’si de araştırma görevlisi Paşaköy’de kurulmak istenen enerji santrali ile ilgili Akademik Odalar Birliği’nden görüş aldı.
Türk Tabipler Birliği’nce oluşturulan Halk Sağlığı Kolu’nun Gezici Eğitim Seminerleri’nin 28’incisi önceki gün Balıkesir’de gerçekleştirildi. Türkiye genelindeki üniversitelerden ikisi Öğretim Görevlisi 20’si de araştırma görevlisi Paşaköy’de kurulmak istenen enerji santrali ile ilgili Akademik Odalar Birliği’nden görüş aldı.
Tabip Odası’nda gerçekleştirilen toplantıda Akademik Odalar Birliği üyeleri SEKA’da yapımı devam eden enerji santralinin insan ve çevre sağlığına vereceği zararları Halk Sağlığı Kolu üyelerine anlattı. Akademik Odalar Birliği enerji santrali ile ilgili iptal davasının açıldığını ve mahkeme sürecinin devam ettiğini belirtti.
TTB’nin oluşturduğu Halk Sağlığı Kolu üyeleri ‘Marmara ve Trakya Bölgesi Çevre Sağlığı Sorunları ve Çevre Mücadeleri’ konulu Gezici Eğitim Seminerleri kapsamında Balıkesir’e geldi. Kurul üyeleri ilk olarak Bandırma ve Erdek’teki sorunlarla ilgili çalışmalar yaptıktan sonra Paşaköy’de yapımı devam eden enerji santrali ile ilgili Akademik Odalar Birliği bileşenlerinden bilgiler aldı. Toplantıda enerji santralinin hukuksal, çevresel ve insan sağlığı yönünden yaşanacak olumsuzluklar dile getirildi. Kurul Başkanı Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Seval Alsoy ve Doç. Dr. Ahmet Soysal yaşanan sorunlar ile toplumun mücadele etmesi gerektiğini vurguladı.
AKADEMİK ODALAR ÇEVRESEL SORUNLARA SAHİP ÇIKIYOR
Toplantının başlangıcında söz alan Tabip Odası Başkanı Necdet Uçan şunları ifade etti:
“Balıkesir merkezinde maalesef güçlü bir çevre derneği yok. Bunun için Balıkesir’deki çevre ve halk sağlığı ile ilgili sorunları daha çok Akademik Odalar Birliği olarak sürdürüyoruz. Balıkesir’de şu anda bizim birinci önceliğimiz halk sağlığı açısından Paşaköy Mahallesinde Albayraklar Şirketler Grubuna ait Varaka Kağıt Fabrikası tarafından kömürle çalışan enerji santrali yapılıyor. Bununla ilgili ÇED olumlu raporu aldılar. Biz Akademik Odalar Birliği adına buna itiraz ettik. ÇED raporundaki eksiklik nedeniyle itirazımız kabul edildi. Daha sonra işlemlere hala devam ettiklerini öğrendik. Yeni ÇEB raporu hazırladıklarını ve bakanlıktan ÇED olumlu bölgesi aldıkları konusunda yeni duyumlarımız oldu. Bununla birlikte biz yeniden İdare Mahkeme sürecini başlatacağız. Bunun yanında hocalarım Balya’ya gitmek istiyorlar. Burada eski madenlerin çevre üzerine etkileri, özellikle Manyas Gölü’ne verdiği zararlar konusunda incelemeler yapacaklar.”
İNSANLARIN BİRBİRİNDEN UZAK OLMASI MÜCADELEYİ ZORLU KILIYOR
Akademik Odalar Bileşenleri adına ilk olarak söz alarak konuşan Aktivist Murat Karacan Paşaköy’deki enerji santralinin ÇED süreci ile ilgili bilgilendirme yaptı. Karacan şunları söyledi:
“Bu işin temelinde kömür işi var. 1/100.00’lik planlar var. Bu plan bu bölgenin en büyük sorunu. Buradaki planda en büyük sıkıntıyı çekecek şehir, göbek şehir olarak adlandırılan Balıkesir. Çünkü burası bir geçiş noktası, yeni büyükşehir olmuş durumda ve en önemli özelliği de çok geniş toprakları var. Ondan daha önemlisi de bu geniş topraklarda yaşayan insanların birbirlerine çok uzak oturmaları. O uzak oturma da mücadeleyi sürdürülebilir kılmıyor. Yani bizi çok zorluyor.
525 TON İTHAL KÖMÜR YAKILACAK
SEKA 1/100.000’lik plan doğrultusunda yapılan bir yatırım. Yani SEKA satın alınıyor ve burada yeniden kağıt üretmek için yapılmak istenen bir santral var ve burada da kömür yakacaklar. Bu kömür günlük 525 ton ki çeşitli yalanlardan sonra hazırlanmış olan değişik ve yalan ÇED raporlarından sonra son nihai karar günde 525 ton ithal kömür yakılarak üretilecek enerjiyle çalışacak bir santral. Tabi burada ülke ekonomisine faydadan bahsedilirken şöyle sıkıntılar olduğunu söyledik. Burada kağıt üreteceksiniz neden ithal kömür yakıyorsunuz sorusuyla mücadele başladı. Tabi ki mücadele bu şekle girdi ama gelin görün ki 1/100.000’lik planlar doğrultusunda bir anda biz yerel yöneticiler bizi bir anda yalnız bıraktılar. Neden sahip çıkıyorlardı? Fosil yakıtlardan kaynaklıydı. İşte kömür yakılacak, kömür yakılacağını bilmiyoruza geldi olay. Böyle olunca hepsi işin dışında kaldılar.
TEŞVİKİ VERENLER KÖMÜR MADENİ SAHİPLERİ
Bu mahkeme süreci sürüyor. Yeni bir itiraz dilekçesi verdik. Biz Balıkesir olarak burada Berat Albayrak’tan önce bu coğrafyaya yapılacak termik santraller Kaz Dağları coğrafyasında planlanan 12-14 arasında neden termik santral yapılacak sorusuna karşılık özelleştirilecekler diyen ilk ekibiz. İkincisi bunun ötesinde yatırımcının önünü açacaklar. Çünkü bu işler Türkiye’deki teşviklerle yapılmıyor. Bu adamlar SEKA’yı şöyle yapıyorlar: burası ÇED raporunda 500 milyonluk bir yatırım olarak gözüküyor. 500 milyon yatırımda bunun yaklaşık 485 milyonluk rakamını İngiliz bankaları veriyor. Albayraklar’ın cebinden ise 15 milyon gibi bir rakam çıkacak. Fakat burada arada saklanan bir şey var; parayı veren İngiliz bankasının kömür madenleri var ve ithal kömürü bizden alıp yakacaksın diyor. Burada Albayraklar’ı kullanmalarının sebebi şu: Mevzuatları, bürokratik işlemleri aşıyorlar. Bir müddet sonra diyecekler ki; al kardeşim senin kârın ve paran, yönetim kurulunda da şu kadar maaşlı üyeliğin, biz buraya el koyuyoruz. Çünkü kendi ülkelerinde fosil yakıtları terk ediyorlar. Çıkacak bu kadar kömürü de yakmaları gereken ülkeler var. O ülkelerin başında da maalesef Türkiye geliyor. Türkiye’nin de buna en uygun coğrafyası Kaz Dağları. Çünkü burada kurulacak termik santrallerin kazanlarını soğutmak için su gerekli olacak. O suyu da en güzel bulacakları yer Kaz Dağları coğrafyası. O yüzden buraya 14 tane termik santral yapmak istiyorlar.
BURASI OLURSA SIRA KAZ DAĞLARINA GELECEK
Fakat Kaz Dağları’nda termik santral yapmadan önce SEKA’da bunun denemesini yapıyorlar. Yani burada bu işlemi yapmayı becerebilirlerse kömürle çalışacak olan enerji santralleri üzerindeki yatırımlar Kaz Dağları coğrafyasında önü açılacak. Burada son yorumlara bakacak olursak artık ÇED diye bir şey de yok.
RANT VAR VE BU DA İNSAN SAĞLIĞINA ZARARLI
Bu gelişmelerle birlikte şunlar da ortaya çıkıyor: Bu çevrede neden yatırım yapıyorlar? Çünkü bu şirketler çok büyük kömür madeni sahibi. O yüzden her ne kadar raporlarda ithal kömür kullanacağız diyor olsalar da; Türkiye’de herhangi bir termik santrali ve ya enerji santralinde sadece ve sadece ilk giren kamyon kontrol edilir, geriye kalan kamyonlar kontrol edilmez. Son nihai ÇED’de de bizim öngördüğümüz bir şeyi söylediler; son derece önemli bir şekilde hangi yerde ne konuşursak ve yazarsak bizi takip etmişler. Son nihai ÇED 300 sayfadan 650 sayfaya çıkmış durumda. 650 sayfalık bu ÇED raporunda Türkiye ekonomisinin sadece ve sadece inşaat üzerinden sürdürülebilir kılmaya çalışıyorlar. Biz çıkacak olan cürufun ne olacağını sormuştuk. Onlar da son ÇED raporunda çıkacak olan cürufun çimentoda kullanabileceğini belirtmişler. Çıkacak cürufu çimento olarak işleyecekleri fabrikalarda zaten kendilerinin. Şimdi burada çok büyük bir rant mekanizması çalışıyor. Bu rant mekanizmasının çalışması sıkıntı ve maalesef insan sağlığını son derece tehlikeye atıyor.
ÇED RAPORUNU OKURKEN NEREDE AÇIK BULURUZ DİYE OKUYORUZ
Ben 650 sayfalık son ÇED raporunu okudum. Bu raporu adamlar son derece profesyonel ve mevzuata uygun hazırlamışlar. Bu ‘ÇED raporu böyle olur abi’ anlamında sevindirici. Ama gelin görün ki öbür taraftan şöyle bir sıkıntı var; ÇED raporu hazırlamışlar ama hazırlanırken doktor, biyolog, iyi bir ziraat mühendisi o ekibin içinde olmak zorundadır dememize rağmen bu olmamış. Bu tip adamlara yer vermemelerinin sebebi ÇED raporları bizim gözümüzde geçersiz kılıyor. Mesela kümülatif etki diye bir şey söylemiştik biz, bunu da ilk defa bir ÇED raporunda gördük. Biz ÇED raporunu okurken nerede bir açık buluruz üzerinden okuyoruz. Ben kendi adıma bir takım şeyleri açık olarak buldum. Ama gelin görün ki sıkıntı şurada kilitleniyor; bu adamlar bunu buraya yaparlarsa Kaz Dağları coğrafyasını, özellikle Bandırma çok kötü etkilenecek.
GÜNEŞ ENERJİSİNİ ÖNERDİK HAYIR DEDİLER
SEKA denen yatırım burada doğru bir yatırım değil. Fizibilitesiyle birlikte güneş enerjisiyle alakalı bir yatırım olmasını istedik. Çünkü Balıkesir coğrafyası güneş enerjisine çok uygun. Bunu da sunmamıza rağmen ‘hayır’ dediler. Çünkü alınmış olan teşvikten kaynaklı olarak bu yatırımı geri çekemiyorlar. İşin içinde kömür üreten şirketlerden alınmış paralar var. Umarım bu toplantıdan sonra Balıkesir’in üzerine daha da yoğunlaşılır ve önemi anlaşılır. Çünkü Balıkesir Türkiye’yi besleyen şehir. Sadece bu tarafından bakmak bile işin yanlışlığını anlatır. Yatırım bir de şundan yanlıştır; çok ilginç ve ironik bir durumdur ki enerji santralinin kurulacağı alanın ismi ‘Dumanca Mevkiidir’ Çünkü Balıkesir ovası çökük bir ovadır. Daha önce SEKA çalışırken oraya duman çöken yere kömürle çalışan bir enerji santrali kurmak çok da akıllıca bir iş değil.”
****
YAPILAN İŞ DOĞRU AMA YERİ YANLIŞ
Elektrik Mühendisleri Odası’nı temsil eden Faik Şenergin, kurulacak enerji santralini mühendis olarak değerlendirdi. Şenergin yapılan işin doğru olduğunu ancak çevreye vereceği kirlilik nedeniyle de yerinin yanlış olduğunu ifade etti. Şenergin şunları söyledi:
“Yapılan iş teknik olarak doğru. Çünkü enerjiye ihtiyaçları var. Hurda kağıttan kağıt üreteceksiniz. Bunun parçalanması için su buharına ihtiyacınız var. Yani teknik olarak bunu böyle yapmak gerekiyor. Ama biz yapılan şeyin yerine karşıyız. İtirazımızda bu konu yoğunlaştı. Üniversite kampüsüne ve Tıp Fakültesi Hastanesi’ne 2 kilometre mesafede, su kaynaklarının tam ortasında ve günlük 11 bin ton kullanılacağını kendileri söylüyorlar. Bu suyu arıtıp oradan geçen bir dereye akıtacaklar. Bu dereden de ova köyleri tarımsal üretim yapıyorlar. Yine ovada 9 tane köye çok yakın. Balıkesir ovasındaki tarım arazilerinin içinde. Daha sonra Balıkesir kentine su sağlayan İkizcetepeler Barajı’na 7 kilometre uzaklıkta. Fabrikanın bulunduğu konum kuzey rüzgarlarına açık. Bu rüzgarlarla fabrika bacasından çıkaracak olan dumanların İkizcetepe baraj havzasını kirleteceğini söyledik. Tek başına 11 bin ton su kullanmaları ve bunun büyük bir kısmını yer altı sularından karşılayacaklarını söylemeleri ovadaki tarımı olumsuz etkileyecek. Bu konudaki endişelerimizi dile getirdik. Yine yapımı devam eden 800 yataklı hastane inşaatı var. Bu hastanenin fabrikaya uzaklığı 8 kilometre. Buna benzer çevresel kaygılarla yapılan işe karşı çıkıyoruz. Yeri yanlış.
ÇED İPTAL EDİLDİĞİ HALDE İNŞAATA DEVAM EDİLDİ
Teknolojik olarak elbette kağıt parçalayacaksınız su buharına ihtiyacınız var. En ucuz yöntem kömür. Doğru. Fakat bunun burada yapılması yanlış diye düşünüyoruz. Bu nedenle Bölge İdare Mahkemesi’ne dava açıktık. İdare mahkemesinde bizim itirazlarımıza sıra gelmedi. Biz orada yapılan işle ilgili 8-9 maddeye itiraz etmiştik. İdare Mahkemesi’nin yapısı farklı. Onlar sadece ilk anda hukuk açısından bakıyorlar. ÇED dosyasındaki bir eksiklikten dolayı iptal etti. Hava Üssünden izin alınmamış. Oradaki baca yüksekliği mania planı nedeniyle izine tabi bir durum. Biz davayı kazandıktan sonra onlar hemen itiraz etmediler. Yeni bir ÇED raporu hazırlayıp, Hava Üssü’nden izin alıp tekrar ÇED raporu hazırlandı ve bunun da onaylandığını biliyoruz. Biz yine aynı kaygı ve gerekçelerle yine itiraz ettik. Bakanlıktan bir cevap gelmedi. 60 günlük itiraz süresi dolmak üzere, bu süre dolduğunda tekrar dava açacağız. Bir de ÇED raporları hazırlanmadan inşaat yapmaya devam ettiler. ÇED raporu iptal edildiği zaman bile inşaatı yapmaya devam ettiler. Burada çok büyük hukuksuzluk var.”
DEĞERLERİMİZ BİR BİR YOK EDİLİYOR
Necdet Bayhan ise halk sağlığına etki eden çevresel etkenleri şu şekilde dile getirdi:
“Ben konuyu halk sağlığı açısından değerlendirmek istiyorum. Balıkesir’deki çevre problemleri görünen bunlar ama Dursunbey ve buna benzer çevre dağlarda muazzam rüzgar santralleri yapılıyor. Bu santralleri örgütlenme ve bilincin düşük olması nedeniyle yüzbinlerce ağaç kesildi. Bir başka şey; doğal ilaç insanların yüzyıllarca kullandığı ve ilaç sanayinde kullanılan otlar inanılmaz vahşilikte yabancı şirketlere ihale ediliyor ve yağmalanıyor. Bunları insanlarımız binlerce yıl korudular. Hem ilaçta korudular, kendileri yediler hem de yenilenebilirliğini sağladılar. Bunun doğrudan halk sağlığı ile ilgili olduğunu düşünüyoruz. Bu konuda da halk sağlığını ilgilendiren bir başka konuda da tarımda kullanılan gübrenin ve tarımsal ilaçlar. Bunlar halk sağlığını tehdit etmekle birlikte muazzam bir çevresel felakete ve iklim değişikliğine neden oluyor.
YER ALTI SULARI KİRLENİYOR
Bu işle ilgili olarak akademik unvanı olan akademisyenler ile Tabip Odası’nı doğrudan ilgilenmesi çok önemli. En az bu santraller kadar ve çok daha fazla yıkım, hastalık getiriyor. Ormanlarımız yok oluyor. Sadece Balya örneğinde görüldüğü gibi madenlerde kullanılan asitlerin suya salınması ve hiçbir denetimin olmaması, Fransızlardan kalma milyonlarca ton atığın yarattığı çevre felaketi var. Balıkesir’in aynı zamanda yer altı madenciliğinde, dağlarında çok insafsız çalışmalar var. En verimli ve en güzel yerlere birkaç tane altın madeni açıldı. Bigadiç taraflarında altın ve boraksla ilgili problemler var. İnanılmaz taş ocakları açılıyor. Ormanlar ve yer altı suları yok oluyor. Bunların halk sağlığı ve çevre problemleri ile birebir ilişki olduğu kanaatindeyiz. Yer altı sularında muazzam bir kirlenme var, madencilik faaliyetlerinden dolayı. Halk sağlığının sadece kömür santralleri değil, bunun dışında rüzgar santralleri, gıda politikalarının yerel sorunlar olduğuna inanıyoruz. Çünkü burası tarım üretiminde birkaç il içerisinde endüstriyel tarımın zirve yaptığı bir il.
MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEK
Kömür santrallerinin insan sağlığı ile ilgili burada mücadeleye başladık. Burada Paşaköy bağlamında yerel bir direniş ortaya çıktı. Onlara 400 metre yakınlıkta, evlerin içinde bir alanda enerji santrali yapılıyor. Onlar karşılarında bulunan küçük bir süt fabrikasının kendi köylerini nasıl duman içine boğduklarını yaşadıkları için böyle bir inisiyatif aldılar. Bizimle ilişki kurdular. Biz bunu kamuoyuna paylaştık ve geniş imza kampanyaları yürüttük. Buradan doğrudan etkilenen köylerden ilk Paşaköy’de hemen hemen tamamına yakını bu santrali istemiyor. Köyde 900 imza aldık. Çevre köylerde 1000’e yakın imza aldık. Toplamda 10 bini aşkın imza topladık. Buralarda basına yönelik bilgilendirme toplantıları yaptık. Bu mesele kamuoyuna anlatıldı ve dava süreci başladı.Hemen hemen ilk ÇED raporlarında kes-kopyala-yapıştır mantığıyla hukuki yolu tamamlamak istemişler. Bölgesel özelliklerin hiç birini ön plana almamışlar. Havaalanına çok yakın olması nedeniyle bacadan çıkacak dumanla ilgili yönetmelikler var. Bu yönetmelikler doğrultusunda kurulacak sanayi tesislerinin izin almaları gerekiyor. Bunu almadıkları için bizim itirazlarımız incelenmeden ÇED iptal edildi. Bunlar tekrar kendileri yeni bir ÇED raporu hazırlamışlar. Birçok bizim yaptığımız savunmaları yerine getirerek, özünden kopartarak raporda yer vermişler. Çok sınırda olmasına rağmen bu raporu tamamladılar. Sivil havacılık kurumundan bu raporu aldılar. Biz de yeni bir dava eşiğindeyiz. Aynı şekilde bu davayı açacağız. Bir de tabi ki doğrudan halk sağlığıyla ilgili olmak kaydıyla yaşamsal olduğunu ve herkesin bunu kendisi için yapması gerektiğini söyledik. Tıpkı yemek yer gibi, uyumak gibi mücadele edilmesini ifade ettik. Mücadelenin hobisel olmadığını, insanların tümüyle geleceğini, hastalıklarını ilgilendiren bir konu olduğunu belirtmek için mücadele ettik. Mücadelemizde tamamen halk ve yaşam sağlığı ile ilgili konuları ön plana çıkardık.”
Bir önceki yazımız olan İDO AVŞA SEFERLERİNE NE ZAMAN BAŞLIYOR? başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.
Yorumlar kapalı.